USLU, Ferhat: Türkiye’de Hükûmet Sistemi Tartışmaları ve Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde Yasama ve Yürütme Organları Arasındaki İlişkiler, Gözden Geçirilmiş 4. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 02/05/2024, ISBN: 978-975-368-980-9, Sayfa Sayısı: XXXVIII + 1180. Künye bilgili kitap, ss. 689-717.
Bilindiği gibi, 6771 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişiklikleriyle TBMM ve Cumhurbaşkanı’nın görev süreleri 5 yıl olarak sabitlenmiştir. Ayrıca anılan Anayasa değişiklikleriyle TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin aynı tarihte birlikte yapılması esası benimsenmiştir (Any. md. 77/1). Diğer taraftan Any. md. 101/2’de bir kişinin en fazla iki kez Cumhurbaşkanı seçilebileceği düzenlenmiştir. Durum böyle olunca daha önce PHS uygulaması döneminde Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirenlerin, CHS döneminde tekrar aday olup olamayacakları sorusu gündeme gelmiştir. Konu, daha çok Cumhurbaşkanlığı görevini daha önce iki kez yerine getiren Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanı seçiminde aday olup olamayacağı etrafında tartışılmışsa da konu, son tahlilde PHS uygulaması döneminde Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirenlerin, CHS döneminde tekrar aday olup olamayacakları sorusuna verilen cevap da düğümlenmektedir. Öncelikle Recep Tayyip Erdoğan durumuyla ilgili kısa bir analiz yapıldıktan sonra anılan soruya cevap verilmeye çalışılacaktır.
Esasında Any. md. 101/2’deki ““Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” kuralı, metninden açıkça anlaşılacağı üzere Cumhurbaşkanı seçilmekle ilgilidir. Diğer bir ifadeyle bu kural, Cumhurbaşkanı olarak görev yapma olgusu ya da Cumhurbaşkanının görev süresi gibi, söz konusu kuralın yürürlüğe girdiği tarihte henüz tamamlanmamış bir olgu/olay/durum hakkında düzenleme yapmamaktadır.[1]” Ancak konunun daha iyi anlaşılması için gerek başlıkta gerekse de metin içinde “Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirenler” ifadesi tercih edilmiştir. Diğer taraftan bilindiği gibi Recep Tayyip Erdoğan CHS döneminde Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiren ilk Cumhurbaşkanı olmakla birlikte, kendisinin Cumhurbaşkanı seçilmesi, PHS döneminde gerçekleşmiştir. Ülkemizde CHS’ye 09/07/2018 tarihinde geçilmiş (6771 sayılı Kanun md. 18/a) ve fakat Recep Tayyip Erdoğan’ın 2. defa Cumhurbaşkanı seçilmesi süreci, YSK’nin 24/06/2018 tarihli Cumhurbaşkanlığı seçiminin kesinleşmesine ilişkin kararının ilan edildiği tarih olan 04/07/2018 tarihinde tamamlanmıştır[2]. Ne var ki 6771 sayılı Kanun’la yeniden kaleme alınan 101/2’deki “Bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” kuralı, 30/04/2018 tarihinde yürürlüğe girdiğinden (6771 sayılı Kanun md. 18/b) anılan düzenleme, Recep Tayyip Erdoğan’ın 2. defa Cumhurbaşkanı seçildiği tarih olan 04/07/2018 tarihinden itibaren uygulanacaktır. Eş deyişle, Recep Tayyip Erdoğan’ın 04/07/2018 tarihindeki Cumhurbaşkanı seçilmesi Any. md. 101/2 bakımından 1. dönemin başlangıcı olarak kabul edilecektir.
Bilindiği gibi, daha önce iki kez Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiren Recep Tayyip Erdoğan bu göreve ilk kez, 10/08/2014 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimiyle gelmiştir. Anılan seçimde 12. Cumhurbaşkanı olarak seçilen Recep Tayyip Erdoğan[3], yaklaşık dört yıl Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirdikten sonra 6771 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişikliği (Any. Geçici md. 21/A) ve TBMM tarafından alınan erken seçim kararı[4] gereği 24/06/2018 tarihinde ilk kez TBMM seçimiyle birlikte yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde yeniden aday olarak, bu seçimde de aynı göreve yeniden seçilmiş ve 09/07/2018 tarihinde TBMM’de yemin ederek görevine başlamıştır[5]. Ayrıca 6771 sayılı Kanun md. 18/a gereği hükûmet sistemine ilişkin değişiklikler de büyük ölçüde 09/07/2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Dolayısıyla CHS döneminin ilk Cumhurbaşkanlığı görevini, Recep Tayyip Erdoğan yerine getirmiştir.
Diğer taraftan seçimlerin yenilenmesi kararı verilmediği taktirde Any. md. 77/1 ve 6271 sayılı Kanun md. 3/3 gereği TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 18/06/2023 tarihinde yapılması gerekmekteydi. Ne var ki bilindiği gibi, Any. md. 116/1 ve 2 gereği, seçimler TBMM ya da Cumhurbaşkanı tarafından herhangi bir koşulun gerçekleşmesine bağlı olmaksızın yenilenebilmektedir. Nitekim Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Any. md. 116/2’den kaynaklanan yetkisini kullanarak 10/03/2023 tarihinde TBMM genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilenmesine karar vermiştir[6]. Anılan kararın verilmesiyle birlikte 6271 sayılı Kanun md. 3/4 gereği, seçimlerin yenilenmesi kararı verildiği tarihten sonra gelen 60. günü takip eden ilk pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimiyle MGS birlikte yapılmalıdır. Nitekim YSK 10/03/2023 tarihinde, Cumhurbaşkanı seçimi ile 28. Dönem MGS’nin 14/05/2023 tarihinde; Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci oylamaya kalması durumunda, bu seçimin 28/05/2023 tarihinde yapılmasını kararlaştırmıştır[7]. Nitekim 14/05/2023 tarihinde Cumhurbaşkanı’nın seçilememesi üzerine, 28/05/2023 tarihinde Cumhurbaşkanı seçiminin 2. Turu gerçekleştirilmiş ve anılan turda Cumhurbaşkanı seçimi tamamlanmıştır.
Diğer taraftan, ülkemizde PHS’nin uygulandığı dönemlerden kalma bir alışkanlığın sonucu olarak 24/06/2018 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimi ve MGS’den hemen sonra başlayan erken seçim tartışmaları, özellikle 2022 yılında ve 2023 yılının ilk yarısında yoğunluklu olarak devam etmiştir. Anılan tartışmalarla birlikte daha önce iki kez Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiren Recep Tayyip Erdoğan’ın bir kez daha Cumhurbaşkanlığına aday olup olamayacağı da tartışılmıştır. Böylece bu yöndeki tartışmaların CHS’nin ilk döneminde kamuoyu gündemini oldukça fazla ölçüde meşgul ettiği gözlenmiştir.
Bir kısım yazarlar ve muhalefet tarafından Any. md. 101/2 hükmü gerekçe gösterilerek, Recep Tayyip Erdoğan’ın 24/06/2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı görevine ikinci kez seçildiğinden, anılan tarihten sonra yapılacak herhangi bir seçimde aday olamayacağı savını ileri sürmektedirler. Hemen ifade edelim ki, Any. md. 116/3 ve 6271 sayılı Kanun md. 3/2 gereği seçimlerin yenilenmesi kararı TBMM tarafından verildiği taktirde, Cumhurbaşkanı’nın (Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki kez aday olma hakkına ek olarak) bir kez daha aday olma hakkının bulunduğu tartışmasızdır[8].
Venedik Komisyonu’na göre, Any. md. 116/3’teki “Cumhurbaşkanının ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde, Cumhurbaşkanı bir defa daha aday olabilir.” düzenlemesi, Cumhurbaşkanı’nın görev süresini uzatarak ve bu süreyi 10 yılın üstüne çıkararak Cumhurbaşkanına fiilen üçüncü bir görev süresi daha tanımaktadır. Komisyona göre, bu şartlar altında Cumhurbaşkanı, imkânlar ölçüsünde sınırsız bir süre boyunca görevde kalabilecek olup bu durum kabul edilemez[9].
Konuyla ilgili tartışmalı olan, daha önce iki kez Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiren Recep Tayyip Erdoğan’ın, seçimlerin Cumhurbaşkanı tarafından yenilenmesi sonucunda 14/05/2023 ve 28/05/2023 tarihlerinde yapılan seçimlerde aday olup olamayacağıdır. Ayrıca bilindiği gibi, seçimlerin yenilenmemiş olması ihtimalinde Cumhurbaşkanlığı seçimi ile 28. Dönem MGS’nin 18/06/2023 tarihinde birlikte yapılması gerekmekteydi (6271 sayılı Kanun md. 3/3). İşte bu ihtimalde de anılan tarihte gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olup olmayacağı da tartışılmıştır. Yukarıda ifade edildiği gibi kimi yazarlar ve muhalefet partilerinin görüşleri, bu ihtimallerde Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olamayacağı yönündedir.
Öncelikle “kanunların geriye yürümezliği ilkesi”, hukukun en temel ilkelerinden birisidir. Anayasalar da kanun niteliğinde yasama işlemleri olduklarından, 6771 sayılı Kanun’la yeniden düzenlenen[10] Any. md. 101/2 hükmünün Recep Tayyip Erdoğan’a uygulanması mümkün değildir. Anayasa ya da kanun hükümlerinin geriye yürüyebilmesi için, TBMM tarafından konuyla ilgili özel bir düzenleme yapılması gerekir. Ne var ki ne Anayasada ne de 6271 sayılı Kanun’da konuyla ilgili herhangi bir istisnai düzenleme bulunmamaktadır. Kaldı ki, böyle istisnai bir düzenleme sadece kanunla yapılmış olsaydı Anayasanın lâfzına açık aykırılık sebebiyle ilgili düzenlemenin iptal edilmesi gerekirdi. Ayrıca bilindiği gibi, “hukuki öngörülebilirlik ilkesi”, hukuk devleti ilkesinin en temel alt ilkelerinden birisidir. Dolayısıyla sadece kanunla yapılacak böyle bir sınırlandırma, hukuk devleti ilkesine de aykırı olurdu. Any. md. 101/2 hükmünün, daha önce iki kez Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiren Recep Tayyip Erdoğan’a uygulanmasına ilişkin Anayasada düzenleme yapılması düşünülebilirse de anılan nitelikteki düzenleme seçilme hakkının açık ihlâli olurdu.
Nitekim AYM PHS uygulaması döneminde verdiği bir kararda, 09/01/2012 tarihli ve 6271 sayılı Cumhurbaşkanı Seçimi Kanunu geçici md. 1/2’deki “31/5/2007 tarihli ve 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce seçilen Cumhurbaşkanları, iki defa seçilememeleri kuralı dâhil, Anayasanın değişiklik öncesi hükümlerine tabidir.” düzenlemesini Anayasaya aykırı bularak iptal etmiştir.
AYM’ye göre, “Dava dilekçesinde, 5678 sayılı Kanun’la Anayasa’nın 101. ve 102. maddelerinin değiştirildiği ve Cumhurbaşkanının seçimi, görev süresi ve iki kez seçilebileceğine ilişkin yeni bir statünün öngörüldüğü, Anayasa’nın belirlediği bu statüde kanunla değişiklik yapılmasının mümkün olmadığı belirtilerek kuralın mevcut ve eski cumhurbaşkanlarının ikinci kez cumhurbaşkanlığına aday olmalarını yasaklayarak eşitlik ilkesine aykırı bir şekilde seçilme hakkından mahrum bıraktığı belirtilerek kuralın, Anayasa’nın 10., 67., 101., ve 175. maddelerine aykırı olduğu ileri sürülmüştür.
Kanun’un geçici 1. maddesinin (2) numaralı fıkrasında 31.5.2007 günlü, 5678 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten önce seçilen Cumhurbaşkanlarının iki defa seçilememeleri dâhil, Anayasa’nın değişiklik öncesi hükümlerine tabi oldukları belirtilmektedir. Kuralın temel olarak mevcut ve önceki cumhurbaşkanlarının bundan sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday gösterilmelerini engellemeyi amaçladığı anlaşılmaktadır.
5678 sayılı Kanun’la değiştirilen Anayasa’nın 101. maddesinin ikinci fıkrasının bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebileceğini düzenleyen hükmü, maddenin eski metninde yer alan bir kimsenin iki defa Cumhurbaşkanı seçilmesini yasaklayan kuralı ortadan kaldırmıştır. Yeni düzenleme Cumhurbaşkanı adayı olmaya ilişkin diğer koşulları taşıyanlara ikinci kez aday gösterilme hakkını tanımaktadır. Bu hak bakımından Anayasada mevcut ve önceki Cumhurbaşkanları açısından herhangi bir istisna öngörülmemiştir. Bu nedenle mevcut ve önceki Cumhurbaşkanlarının bu haktan yararlanmaları doğaldır. Ayrıca seçme ve seçilme hakkı Anayasa’nın 67. maddesinde vatandaşlar açısından bir temel hak olarak öngörülmüştür. Cumhurbaşkanı seçimlerinde aday olma ve oy verme hakkının da bu madde kapsamında temel bir hak olduğu konusunda bir kuşku bulunmamaktadır.
Anayasa değişikliği ile kaldırılan iki defa Cumhurbaşkanı seçilme yasağının kanunla geçmişe dönük olarak uygulanabilir hale getirilmesi anayasa koyucunun bu konudaki iradesiyle bağdaşmamaktadır. Anayasada iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilme imkânının öngörülmesi mevcut ve geçmişte bu görevi yapmış olanların seçilme haklarını ileriye dönük olarak olumlu yönde etkileyen bir düzenlemedir. Anayasanın tanıdığı temel bir hakkın kanunla ortadan kaldırılması mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 67. ve 101. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.[11]”
AYM başka bir kararında ise, “İptali istenen kural ile 3568 sayılı Kanun’un 22. ve 35. maddelerinde 5786 sayılı Kanunla yapılan değişikle getirilen üst üste iki seçim döneminde iki defa oda veya Birlik Yönetim Kurulu başkanlığına seçilmiş olanların, aradan iki seçim dönemi geçmedikçe Yönetim Kurulu üyesi olarak seçilemeyeceklerine ilişkin hükümlerin 1.4.2008 tarihinden sonra yapılan seçimlerden itibaren uygulanacağı hükme bağlanmıştır.
Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin vazgeçilmez unsurlarından birisi kanunların hukuk güvenliğini sağlaması, bu doğrultuda geleceğe yönelik, öngörülebilir kurallar içermesi gerekliliğidir. Bu nedenle, hukuk devletinde güven ve istikrarın korunabilmesi için kural olarak kanunlar, yürürlüğe girdikleri tarihten sonraki olaylara uygulanırlar. Kanunların geriye yürümezliği ilkesi uyarınca, kanunlar kamu yararı ve kamu düzeninin gereği, kazanılmış hakların korunması, mali haklarda iyileştirme gibi kimi ayrıksı durumlar dışında ilke olarak yürürlük tarihlerinden sonraki olay, işlem ve eylemlere uygulanmak üzere çıkarılırlar. Yürürlüğe giren kanunların geçmişe ve kesin nitelik kazanmış hukuksal durumlara etkili olmaması hukukun genel ilkelerindendir.
3568 sayılı Kanun’da değişiklikler öngören 5786 sayılı Kanun 26.7.2008 günü Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Oysa dava konusu Geçici 10. maddede belli koşullarda seçimlerde aday olma yasağı öngören yeni kuralların 1 Nisan 2008 tarihinden sonra yapılan seçimlerden itibaren uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla yaklaşık olarak dört aylık geriye doğru uygulanma söz konusudur. Kişilerin seçilerek, koşulları kanunla belirlenmiş bir göreve getirildikten sonra geriye dönük düzenlemelerle haklarının, hukuki istikrar ve güvenlik gözetilmeden kısıtlanması hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 2. maddesine aykırıdır. İptali gerekir.[12]” diyerek, “… belirli bir göreve seçilme konusunda sayı sınırlaması getiren bir kanun hükmünün, yürürlük tarihinden önce yapılan seçimlerde bu göreve seçilmiş bulunan kişiler açısından yürürlük tarihinden itibaren uygulanmasını “derhal etki ilkesi” kapsamında değil, “geçmişe etki yasağı” kapsamında değerlendirmiştir. Mahkeme’ye göre, yürürlüğünden önce yapılan seçimleri de kapsamına almak suretiyle belirli bir göreve seçilmede sayı sınırlaması getiren kanun, hukuk devleti ilkesine aykırı şekilde geçmişe etki etmekte ve dolayısıyla Anayasa’ya aykırılık oluşturmaktadır.[13]”
Diğer taraftan Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin beş yıl olduğuna ve bir kişinin iki defadan fazla Cumhurbaşkanı seçilemeyeceğine ilişkin düzenlemeler, 31/05/2007 tarih ve 5678 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişikliğiyle değiştirilen Any. md. 101/2 hükmüyle getirilmiştir. Ne var ki, anılan madde, 6771 sayılı Kanun md. 18/b gereği, 30/04/2018 tarihinde tamamen yürürlükten kalkmış ve 21/01/2017 tarih ve 6771 sayılı Kanun md. 7 ile yapılan Anayasa değişikliğiyle Any. md. 101 yeniden kaleme alınmıştır[14], [15], [16], [17]. Bundan dolayı 5678 sayılı Kanun’la değişik Any. md. 101/2, 30/04/2018 tarihinde yürürlükten kalktığı; 30/04/2018 tarihinde yürürlüğe giren ve 6771 sayılı Kanun’la yeniden kaleme alınan md. 101/2[18], [19] de kanunların geriye yürümezliği ilkesi gereği, daha önce iki kez Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiren Recep Tayyip Erdoğan’a uygulanamayacaktır[20].
Şentop’a göre, “…6771 sayılı Kanun’un 18’inci maddesi, Anayasa’nın 6771 sayılı Kanun’la değişik yeni 101’inci maddesinin yürürlüğe giriş tarihini “birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarih” olarak belirlemiştir. Bu anlamda yeni hükümet sisteminde gerçekleştirilecek Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin kuralları yeniden belirleyen 101’inci maddenin yürürlük tarihi dahi yeni sistemde yapılacak ilk seçimlerin başlangıç tarihine göre belirlenmiştir. Dolayısıyla aynen 101’inci maddede yer alan ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde Cumhurbaşkanının seçimini düzenleyen diğer kurallar (örneğin ‘Cumhurbaşkanlığına … en az yüz bin seçmen aday gösterebilir’ kuralı) gibi, “bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” kuralının da, maddenin bütünlüğü bozulmaksızın ve bu kapsamda parlamenter hükümet sistemi döneminde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimleri dikkate alınmaksızın, “birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarih”ten itibaren uygulanmaya başlaması gerekecektir.[21]”
Diğer bir deyişle Recep Tayyip Erdoğan’ın 09/07/2018 tarihinde başlayan Cumhurbaşkanlığı görevi, 2023 yılında gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleri bakımından Cumhurbaşkanlığının ilk dönemi sayılmalıdır. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan 14/05/2023 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olabileceği gibi, TBMM tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmiş olsaydı 6271 sayılı Kanun md. 3/4 gereği belirlenecek tarihteki seçimde de Cumhurbaşkanlığına aday olabilecekti[22]. Ayrıca aynı durum, seçimlerin yenilenmemiş olması ihtimalinde 18/06/2023 tarihinde 28. Dönem MGS ile birlikte gerçekleştirilmesi gereken Cumhurbaşkanlığı seçimi için de söz konusudur. Anılan bu son ihtimalde de Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olabilecekti. Son tahlilde daha önce iki kez Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 14/05/2023 ve 28/05/2023 tarihlerinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimleri dâhil, iki kez daha Cumhurbaşkanlığına aday olma hakkı bulunmaktadır[23].
Diğer taraftan, 6771 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişikliklerinden önce ülkemizde PHS uygulanırken, anılan değişikliklerin 09/07/2018 tarihinde yürürlüğe giren hükümleriyle BHS’nin bir türü olan CHS’ye geçilmiştir. Bundan dolayı 6771 sayılı Kanun’la yapılan değişikliklerle önceki sistemden tamamen farklı bir hükûmet sistemine geçilmesi söz konusu olmuştur. Ne var ki, 5678 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişikliklerinde, Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri ile konumunda herhangi bir farklılaşma söz konusu olmayıp, değişiklikler Cumhurbaşkanı’nın seçim yöntemi ve görev süresiyle sınırlıdır. Dolayısıyla önceki hükûmet sistemi döneminde elde edilmiş bir statü (Cumhurbaşkanlığı), yeni hükûmet sistemi dönemindeki Cumhurbaşkanlığı adaylığına bir engel olarak ileri sürülemez/sürülmemelidir[24].
Anayasa Komisyonu raporuna göre de, “… yürürlükteki ve Teklif’te yer alan Anayasa hükümlerinde ‘Cumhurbaşkanı’ ifadesi aynen kullanılmakla beraber, mevcut hükümlere göre Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile yürütme içindeki konumu Teklif’le getirilen hükümlerde esaslı bir şekilde değiştirildiği ve bütünüyle farklı bir hükümet sistemi içinde Cumhurbaşkanının düzenlendiği açık bir husus olduğu için, Teklif’in kanunlaşması ile getirilen iki dönem seçilebilme imkânında bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce görev yapmış Cumhurbaşkanlarının görev dönemlerinin hesaba katılmayacağı tartışmasızdır[25]”.
Ayrıca PHS ile CHS’nin birbirlerinden çok farklı hükûmet sistemleri olduğu kuşkusuzdur.[26] Hâlihazırda yürürlükte bulunan Any. md. 8’deki Cumhurbaşkanı’nın sistem içindeki konumu ile PHS uygulaması dönemindeki Cumhurbaşkanı’nın konumu oldukça farklılaşmıştır. Dolayısıyla Any. md. 8’de sözü edilen Cumhurbaşkanı, PHS uygulamaları döneminde görev yapan Cumhurbaşkanı değil ve fakat CHS döneminde görev yapan ve bu hükûmet sisteminin özelliklerine uygun olarak görevler üstlenen ve yetkilere sahip olan Cumhurbaşkanı’dır[27].
Ayrıca Eren’in de isabetli olarak vurgu yaptığı gibi, “…Anayasa’nın 77. maddesine göre, “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır”. Geçici 21. maddeye göre, “Meclisin seçim kararı alması halinde, 27’nci Yasama Dönemi milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçimi birlikte yapılır”. Geçici 21. Maddenin H fıkrasına göre, “Anayasanın 67 nci maddesinin son fıkrası hükmü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra birlikte yapılacak ilk milletvekili genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçimi bakımından uygulanmaz”. Anayasa Değişikliği hakkında Kanun’un 18. Maddesinin b) fıkrasına göre, “75, 77, 101 ve 102 nci maddelerinde yapılan değişiklikler, birlikte yapılacak ilk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte, …yürürlüğe girer”. Bu düzenlemeler, yeni sisteme göre birlikte seçimi zorunlu kılmakta ve Anayasa Değişikliğine dair Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihten sonra yapılacak seçimleri de “ilk seçim” kabul etmektedir.[28]”
Şentop’a göre, “Anayasa koyucu, 6771 sayılı Kanun’la yapılan değişiklik öncesinde Anayasa’nın 101’inci maddesinde zaten Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıl olarak belirlenmiş olmasına ve yine bir kimsenin en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebileceği öngörülmüş bulunmasına rağmen, diğer bir ifadeyle 6771 sayılı Kanun bu iki konu hakkında Anayasa’nın 101’inci maddesinde kullanılan kelimeler bakımından bir değişiklik yapmamasına rağmen; teklifin 8’inci maddesinin gerekçesinde bu konuları ilk defa düzenlediği anlamına gelen ifadeleri kullanmış[29], böylece Anayasa değişikliği öncesindeki ve sonrasındaki Cumhurbaşkanı seçimlerinin, hukuki bir süreklilik içinde birbirlerinin devamı niteliğinde seçimler olmadığı yönündeki iradesini ortaya koymuştur.[30]”
Tersi yöndeki yorumlar hukuka aykırı ve Anayasanın açıkça ihlâli niteliğinde olduğu gibi, seçilme hakkının da ihlalini oluşturmaktadır. Bilindiği gibi eğer 6771 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişiklikleri yapılmasaydı ve TBMM seçimlerin yenilenmesine karar vermeseydi 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi 28/08/2014 tarihinde dolduğu için[31] 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da 28/08/2019 tarihine kadar görev yapabilecekti[32]. Ne var ki, 6771 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişiklikleri ve TBMM’nin seçimlerin yenilenmesi kararıyla Recep Tayyip Erdoğan’ın görev süresinde bir yıldan fazla bir süre kesinti meydana gelmiştir. Dolayısıyla Recep Tayyip Erdoğan 5678 sayılı Kanun’la değişik md. 101/2 ile kendisine verilen 5 yıllık görev süresini tamamlayamamıştır. Recep Tayyip Erdoğan eğer 24/06/2018 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçilmeseydi, beş yıllık Cumhurbaşkanlığı süresini tamamlayamadan görevine son verilmiş olacaktı ki, bu durumun da hem Anayasal bir hakkın ihlali niteliğinde olduğu hem de ilk kez doğrudan halk tarafından seçilen Cumhurbaşkanı sıfatını taşıması nedeniyle halk iradesinin yok sayılması anlamına geleceği açıktır. 6771 sayılı Kanun’un kabul edildiği tarihlerde Recep Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirmesi ve anılan Anayasa değişikliğini Cumhurbaşkanı olarak desteklemesi, bütün bu belirlemeleri de değiştirmeyecektir[33]. Konuyla ilgili yapılan belirlemeler ve varılan sonuçlar, öznel ölçütler gözetilerek elde edilmiş belirli bir kişiyle bağlantılı değil ve fakat tamamen nesnel ölçütler gözetilerek elde edilmiş ve Anayasanın uygulanmasına yöneliktir.
Yazıcı’ya göre, 6771 sayılı Kanun’la yapılan Anayasa değişiklikleriyle Cumhurbaşkanı’nın görev süresiyle ilgili hiçbir değişiklik yapılmamıştır. 31/05/2007 tarihli ve 5678 sayılı Kanun’la değişik md. 101/2 ile 21/01/2017 tarihli ve 6771 sayılı Kanunla değişik md. 101/2 arasında hiçbir fark bulunmamaktadır. Her iki hüküm de Cumhurbaşkanı’nın görev süresinin 5 yıl olduğunu ve bir kişinin Cumhurbaşkanlığına en fazla iki defa seçilebileceğini şüpheye yer bırakmayacak bir açıklıkla düzenlemiştir. Bu nedenle 2023’te yapılacak bir Cumhurbaşkanlığı seçiminde Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın üçüncü kez daha bu makama aday olması, anayasal bakımdan mümkün değildir. Çünkü Sn. Erdoğan, bu makama ilk kez 10/08/2014’te yapılan seçimle; ikinci kez ise 24/06/2018’de yapılan seçimle seçilmiştir. Böylece Anayasanın öngördüğü en fazla iki defa seçilme kuralı da gerçekleşmiş olmaktadır. Bunun tersi yönde görüş belirtme ihtimali bulunmamaktadır[34].
Bu kitabın birinci[35] ve ikinci baskısında[36] olduğu gibi üçüncü baskısında da daha önce iki kez Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getiren Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 yılında yapılacak seçimlerde aday olmasının önünde herhangi bir hukuki engel bulunmadığı yönündeki kanaatlerimizi beyan etmiştik[37]. Tersi yöndeki bir tutumun, Anayasada düzenlenen ve en temel haklardan olan “seçilme hakkı”nın ihlali ve eşitlik ilkesine aykırılık oluşturacağı kanaatindeydik. Çalışmamızın üçüncü baskısında da konuyla ilgili aynı kanaatlerimizi muhafaza ediyor ve Recep Tayyip Erdoğan’ın 2023 yılında yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olabileceği yönündeki görüşümüzü devam ettiriyoruz.
Nitekim YSK da bizim görüşümüze uygun olarak, 14/05/2023 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan’ın aday olabileceği yönünde karar vermiş ve CHS döneminin ilk Cumhurbaşkanlığı seçimi kesin aday listesi RG’de yayımlanmıştır[38].
Diğer taraftan 14/05/2023 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanı Seçiminde, AK PARTİ ve MHP’nin TBMM Grupları tarafından aday gösterilen Recep Tayyip Erdoğan hakkında, 6271 sayılı Kanun’un 10’uncu maddesi uyarınca geçici aday listesine karşı, yeniden aday olamayacağı yönünde yapılan itiraz üzerine, YSK anılan itirazı inceleyerek ret kararı vermiştir.
YSK’ya göre,
“1. Hükümet sistemleri, anayasa koyucuların tercihleri doğrultusunda, devletin temel organlarının düzenleniş biçimi ve birbirleriyle ilişkileri, devlet içindeki kuvvetlerin dağılımı ve düzenlenişi, bu temel organların kimler tarafından, nasıl oluşturulacağı ve nasıl kullanılacağına yönelik olarak ülkelerin anayasalarında düzenlenen kurallar çerçevesinde ortaya çıkmaktadır.
Yürütmenin “iki başlı” olduğu parlamenter sistemde, yasama ve yürütme birbirinden tam olarak bağımsız olmadığı gibi, yürütme, yasama organı içinden çıkmakta; yürütmenin bir kanadında sorumsuz Devlet Başkanı, diğer kanadında ise hükümetin başı, asıl sorumlu olan Başbakanın yer aldığı iki başlı bir yürütme bulunmaktadır. Başkanlık sisteminden farklı olarak, parlamenter sistemde yürütme (Bakanlar Kurulu) doğrudan halkoyuyla seçilmez ve önceden belirlenemez; asıl sorumlu olan Başbakan, “yasama organı içinden”, seçim sonrası oluşacak parlamento aritmetiğine ve Devlet Başkanının tercihine göre belirlenmektedir.
Yürütmenin “tek başlı” olduğu ve “Başkan”ın doğrudan halk tarafından seçildiği; yürütmenin, yasama organının güven oylamasına ihtiyaç duymaksızın oluştuğu başkanlık sisteminde ise parlamenter sistemin aksine, milletvekillerinin hem yasama organında hem de yürütmede görev alması söz konusu değildir.
21.01.2017 tarihli ve 6771 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunla 2017 yılında Anayasamızda köklü değişiklikler yapılmış olup, yapılan bu anayasal değişiklikler bir bütün olarak ele alındığında, ülkemizde uygulanagelen parlamenter hükümet sistemine son verilerek başkanlık sisteminin temel özelliklerini gösteren “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne geçildiği görülmektedir. 6771 sayılı Kanunun genel gerekçesinde de;
“… Bu bakımdan, milletin sadece yasama organını seçtiği, yürütme organının yasama organı içinden çıktığı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi dengelerinin hükümet kurma ve hükümet düşürmede etkili olduğu bir sistem yerine; yasamanın ve yürütmenin ayrı ayrı ve doğrudan millet tarafından seçildiği bir sistemin benimsenmesinin ülkemizin şartları ve ihtiyaçlarına daha uygun olduğu anlaşılmıştır. Seçim ve sistem bizatihi istikrar üretmelidir; istikrarı konjonktürün dalgalanmalarına bırakmak doğru değildir.
Bu anayasa değişikliği ile öngörülen hükümet sisteminin kurgulanırken, Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinin eş zamanlı olarak yapılması ve sistemde bir tıkanmanın ortaya çıkması hâlinde parlamento ve başkanlık seçimlerinin birlikte yenilenmesine imkan verilmektedir. Anayasa değişikliği teklifiyle sunulan model, Türkiye’nin sistem tecrübesi ve dünya hükümet sistemi pratikleri gözetilerek geliştirilmiş rasyonel bir modeldir.”
ifadelerine yer verilmek suretiyle, parlamenter sistemden, başkanlık sisteminin temel özelliklerinin esas alındığı yeni bir hükümet sistemine, yani Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçildiği vurgulanmıştır.
Yapılan bu anayasa değişikliğiyle, yürütmenin asıl yetkili ve sorumlu makamı olan Başbakanlık kurumuna ve Başbakanın, Bakanlar ile birlikte “kolektif sorumluluğu” müessesesine son verilerek; yürütme yetkisi ve görevinin “tek başına” Cumhurbaşkanı tarafından kullanılması ve yerine getirilmesi; “yetkisiz” ve “sorumsuz”, cezaî sorumluluğu çok sınırlı bir Cumhurbaşkanından;
Yürütme yetkisinin tek başına kendisine ait olduğu; yaptığı her türlü iş ve işlemden “tek başına” ve “tam sorumlu” olduğu; her türlü karar ve işlemlerinin tamamının yargı denetimine tabi olduğu; cezaî sorumluluğu tam, görevdeyken ve görevinin sona ermesinden sonra da göreviyle ilgili tüm suçlardan sorumlu tutulabilen; seçim dönemi, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin “birlikte ve aynı gün yapılması zorunlu” hâle getirilen; adaylık ve seçim sistemi farklılaştırılan; bakanların atanması ve görevlerine son verilmesinde tek yetkili olan; “yürütme yetkisine ilişkin konularda” bir yetki kanununa veya kanunî bir dayanağa ihtiyaç duymaksızın “Cumhurbaşkanlığı kararnamesi” çıkarabilen; siyasi parti üyesi olabilen bir Cumhurbaşkanı hâline getirilmesi nedeniyle,
Anayasa değişikliği öncesinde Anayasanın öngördüğü parlamenter sistemdeki “Cumhurbaşkanı” ile değişiklik sonrasında kabul edilen yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemindeki “Cumhurbaşkanı” – kullanılan lafız dışında – hiçbir bakımdan özdeşlik taşımamaktadır.
2. 6771 sayılı Kanunla yapılan anayasa değişikliği öncesinde TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimleri gerek seçim dönemi gerekse seçim tarihi itibarıyla farklı bir şekilde; TBMM seçimlerinin “dört yılda bir” yapılması, milletvekili genel veya ara seçiminden önceki veya sonraki bir yıl içinde yapılması gereken mahalli idareler genel veya ara seçimlerinin milletvekili genel veya ara seçimleriyle birlikte yapılması söz konusu iken; Cumhurbaşkanının görev süresinin beş yıl olması; Anayasanın başlığıyla birlikte değiştirilen 77’nci maddesinde ve diğer maddelerinde yapılan değişikliklerle, TBMM ve Cumhurbaşkanının seçim dönemi “beş yılda bir ve aynı günde birlikte yapılması” kurala bağlanmıştır.
Diğer taraftan, Anayasanın 116’ncı maddenin kenar başlığı “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin yenilenmesi” olarak değiştirilmiş ve madde metni de tamamen değiştirilerek; TBMM’nin, üye tamsayısının beşte üç çoğunluğuyla seçimlerin yenilenmesine karar verebilmesi, bu hâlde TBMM genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçiminin birlikte yapılması; Cumhurbaşkanının seçimlerin yenilenmesine karar vermesi hâlinde de, TBMM genel seçimi ile Cumhurbaşkanlığı seçiminin birlikte yapılması; Cumhurbaşkanının ikinci döneminde TBMM tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi hâlinde, Cumhurbaşkanının bir defa daha aday olabilmesi öngörülerek TBMM genel seçimleri ve Cumhurbaşkanı seçimlerinin “beş yıllık süre için”, “birlikte ve aynı günde” yapılması anayasal kural hâline gelmiş; daha önce birbirinden bağımsız bir şekilde ve farklı süreler için yapılan TBMM ve Cumhurbaşkanı seçimleri, anayasa değişikliği sonrasında “aynı sürede ve birlikte” yapılır hâle gelmiştir.
3. Cumhurbaşkanının niteliklerini ve adaylarda aranacak şartları düzenleyen 31.05.2007 tarihli ve 5678 sayılı Kanunla değişik “Nitelikleri ve tarafsızlığı” başlıklı Anayasanın 101’inci maddesi, maddede yer alan bazı ifadeler aynen tekrarlansa da, 6771 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle madde “Adaylık ve seçimi” kenar başlığıyla yeniden düzenlenmiştir.
Anayasa koyucu, önceki anayasa değişikliklerinde – ve 6771 sayılı Kanunla yapılan değişiklikte – ilgili maddelerde mevcut bazı hükümlerin hukukî varlıklarını korumasını istemesi hâlinde, ilgili maddenin “tamamını değiştirmek” yerine, sadece ilgili “fıkrayı”, “cümleyi” ya da “ibareyi” değiştirmeyi yahut ilgili maddeye yeni “fıkra”, “cümle” veya “ibare” eklemeyi tercih etmekte iken, bilinçli bir tercihle, eski 101’inci maddede yer alan hükümlerin “tamamını ilga ederek”, maddeyi başlığıyla birlikte tamamıyla yeniden düzenlemeyi tercih etmiştir.
Nitekim, 6771 sayılı Kanunun çerçeve 14’üncü maddesinde Anayasanın 159’uncu maddesinin mevcut hükümlerinin bir kısmının hukukî varlığını korumak istediğinden, 159’uncu maddenin tamamını yeniden düzenlemeyi tercih etmemiş, bilinçli bir tercihle, 159’uncu maddenin “kenar başlığındaki” ve bazı fıkralarındaki kimi ibareleri “ilga etmiş”, bazı fıkralardaki kimi ibareleri “değiştirmiş” ve maddenin mevcut fıkralarından bazılarını da yeniden düzenlemiştir.
Diğer taraftan, Anayasa koyucu 101’inci maddeyi kenar başlığıyla birlikte tamamıyla yeniden düzenlemesinin yanı sıra, 6771 sayılı Kanunun yürürlük maddesi olan çerçeve 18’inci maddesinin (b) bendinde de 101’inci maddede yapılan değişikliklerin, “birlikte yapılacak ilk TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarihte” yürürlüğe gireceğini, (c) bendinde ise 101 inci maddenin son fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” ibaresinin ilgasının Kanunun Resmî Gazete’de yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini açıkça hükme bağlayarak, 101’inci madde hükümlerinin ne zamandan itibaren hüküm ifade edeceği ve uygulanabilir hâle geleceği hususunda bilinçli ve açık bir tercihte bulunmuştur.
Kanun koyucunun bu tercihine göre;
– 6771 sayılı Kanunun 7’nci maddesiyle, başlığıyla birlikte değişik 101’inci madde hükümleri, birlikte yapılacak ilk TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarih olan 30 Nisan 2018 tarihinde yürürlüğe girmiş ve uygulanmaya başlamış (Kurulumuzun 26.04.2018 tarihli ve 289 sayılı Kararı),
– 5678 sayılı Kanunun 4’üncü maddesiyle değişik 101’inci maddenin son fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” ibaresi dışındaki hükümleri 30 Nisan 2018 tarihinde ilga edilmiş ve yürürlükten kalkmış,
– 5678 sayılı Kanunun 4’üncü maddesiyle değişik 101’inci maddenin son fıkrasında yer alan “Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir” hükmü Anayasa Değişikliği Halkoylaması kesin sonuçlarının ilan edildiği 27 Nisan 2018 tarihinde yürürlükten kalkmıştır[39].
Bu bilinçli tercih sonrasında 6771 sayılı Kanunla başlığıyla birlikte değişik 101’inci maddenin son hâli, birlikte yapılan ilk TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin takvimin başladığı tarih olan 30 Nisan 2018 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
6771 sayılı Kanunla Anayasaya eklenen geçici 21’inci maddede TBMM’nin milletvekili genel seçimi ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin 3 Kasım 2019 tarihinde birlikte yapılacağı hükme bağlanmış; ancak anılan hükmün TBMM’ye verdiği yetkiyle genel seçimlerin yenilenmesine ve seçimin 24 Haziran 2018 Pazar günü yapılmasına karar verilmiş ve bu seçim Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde Anayasanın 101 ve geçici 21/A maddeleri hükümlerine göre yapılan ilk seçim olmuştur.
4. Kanun koyucunun bu bilinçli ve açık tercihi, 6771 sayılı Kanun’un TBMM Anayasa Komisyonu Raporunda da değişiklik öncesinde kullanılan “Cumhurbaşkanı” ifadesi ile anayasa değişikliği ile öngörülen yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemindeki “Cumhurbaşkanı” ifadesinin hukuken aynı anlama gelmediği aşağıdaki ifadelere yer verilmek suretiyle;
“… Yine, yürürlükteki ve Teklif’te yer alan Anayasa hükümlerinde “Cumhurbaşkanı” ifadesi aynen kullanılmakla beraber, mevcut hükümlere göre Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri ile yürütme içindeki konumu Teklif’le getirilen hükümlerde esaslı bir şekilde değiştirildiği ve bütünüyle farklı bir hükümet sistemi içinde Cumhurbaşkanının düzenlendiği açık bir husus olduğu için, Teklif’in kanunlaşması ile getirilen iki dönem seçilebilme imkânında bu düzenlemenin yürürlüğe girmesinden önce görev yapmış Cumhurbaşkanlarının görev dönemlerinin hesaba katılmayacağı tartışmasızdır.” (TBMM S. Sayısı: 447 sayfa 40)
sarih bir biçimde açıklanmış; Anayasa Komisyonu Raporuna karşıoy bildiren milletvekillerince de bu konuda aksi yönde herhangi bir görüş bildirilmemiştir.
TBMM Anayasa Komisyonu Raporunda yer alan bu ifadeler karşısında, anayasa değişikliği öncesinde var olan parlamenter sistem döneminde görev yapmış olan Cumhurbaşkanlarının, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi öncesindeki görev dönemlerinin, 6771 sayılı Kanunla değişik 101’inci maddenin uygulanmasında görev dönemi olarak hesaba katılmayacağında kuşku bulunmamaktadır.
Buna göre; Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet SEZER’in 16 Mayıs 2000 – 28 Ağustos 2007 tarihleri arasındaki, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL’ün 28 Ağustos 2007 – 28 Ağustos 2014 tarihleri arasındaki, Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın 28 Ağustos 2014 – 9 Temmuz 2018 tarihleri arasındaki görev süreleri, 6771 sayılı Kanunla değişik 101’inci maddenin uygulanmasında görev dönemi olarak hesaba katılmayacaktır.
5. Anayasanın “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanının seçim dönemi” başlıklı 77’nci maddesinin birinci fıkrasında “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri beş yılda bir aynı günde yapılır.” düzenlemesi yer almakta olup, anılan maddede de TBMM ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin birlikte ve aynı günde yapılacağı hükme bağlanmıştır.
Benzer şekilde, Anayasanın “Cumhurbaşkanı yardımcıları, Cumhurbaşkanına vekâlet ve bakanlar” başlıklı 106’ncı maddesinin ikinci fıkrasında da TBMM seçiminin Cumhurbaşkanı seçimi ile “birlikte yenilenmesi” ve “her iki seçimin birlikte yapılması”na yönelik ifadelere yer verilmiştir.
Yine, Anayasanın 101’inci maddesinin son fıkrasında “Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ilişkin diğer usul ve esaslar kanunla düzenlenir.” hükmü yer almakta olup, bu hüküm gereğince 6271 sayılı Kanunun 3’üncü maddesinde yapılan değişiklikle Cumhurbaşkanı ve TBMM görev sürelerinin birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirleneceği açıkça düzenlenmiştir.
6271 sayılı Kanunun yeniden düzenlenen 3’üncü maddesinin üçüncü fıkrasında “Cumhurbaşkanı ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev sürelerinin dolmasından önceki son Pazar günü oy verme günüdür. Görev süresi, birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirlenir. Oy verme gününden geriye doğru hesaplanacak altmış günlük sürenin ilk günü seçimin başlangıç tarihidir.” hükmüne yer verilmiştir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın ilk seçildiği tarih 10 Ağustos 2014 olup, 26. Dönem TBMM seçimi ise 1 Kasım 2015 tarihinde yapıldığından, anılan Cumhurbaşkanı seçimi TBMM seçimiyle birlikte yapılmayıp, münferiden yapılmış bir seçimdir. Buna karşın, 27. Dönem TBMM seçimi ise Cumhurbaşkanı seçimiyle birlikte aynı gün, 24 Haziran 2018 tarihinde yapılmıştır.
Anayasanın 101’inci ve 6271 sayılı Kanunun 3’üncü maddesine göre Cumhurbaşkanının görev süresi birlikte yapılan bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirlenecektir, bir başka deyişle, birlikte yapılan ilk seçim 24 Haziran 2018 tarihindeki seçimdir.
Buna göre, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın görev süresi Cumhurbaşkanı ve TBMM seçimlerinin birlikte yapıldığı bir önceki seçim tarihi esas alınarak belirleneceğinden ve “birlikte yapılan ilk seçim” tarihi 24 Haziran 2018 olduğundan, birinci dönem beş yıllık görev süresi bu tarihten itibaren başlayacaktır.
Bu durumda, yukarıda belirtilen nedenlerle, Recep Tayyip ERDOĞAN’ın Cumhurbaşkanı adaylığına yönelik itirazların reddine karar verilmesi gerekmiştir.[40]”
Nitekim 1. Turu 14/05/2023 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçiminde, adaylardan hiçbirisinin seçilebilmek için gerekli oy oranına ulaşamaması üzerine seçimlerin 2. Turu 28/05/2023 tarihinde yapılmış ve bu seçimlerde Recep Tayyip Erdoğan tekrar Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Yukarıda alıntı yapılan YSK kararından da anlaşılacağı üzere, PHS uygulaması döneminde Cumhurbaşkanlığı görevini yerine getirenlerin, diğer gerekli şartları taşımaları halinde dönem sınırlandırmasıyla karşı karşıya kalmadan CHS uygulaması dönemindeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olmalarında hukuki herhangi bir sakınca bulunmamaktadır. Eş deyişle PHS uygulaması döneminde Cumhurbaşkanlığı görevinin yerine getirilmesi, CHS uygulaması dönemindeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri bakımından “dönemden” sayılmamaktadır[41]. Son olarak Şentop’un da isabetli olarak ifade ettiği gibi, “… Anayasa’nın 101’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “bir kimse en fazla iki defa Cumhurbaşkanı seçilebilir” kuralının bir Anayasa normu için çok kısa addedilebilecek bir zaman dilimi öncesinde, 30.04.2018 tarihinde yürürlüğe girdiği, kanun koyucunun bu hükmü ihdas ederken izlediği ve … sübjektif amacın Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin halen geçerli olduğu bugünün toplumsal ihtiyaçlarıyla uyumlu olduğu ve söz konusu hükme lafzî, tarihi ve sistematik yorum yöntemleri ile yüklenen anlam yerine zamanın toplumsal ihtiyaçlarına göre farklı bir anlam yüklenmesini gerektiren hukuki bir sebebin bulunmadığı rahatlıkla ifade edilebilecektir.[42]”
.
[35] Ferhat Uslu, Türkiye’de Hükûmet Sistemi Tartışmaları ve Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde Yasama ve Yürütme Organları Arasındaki İlişkiler, 1. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 31/03/2022, ss. 527-534.
[36] Ferhat Uslu, Türkiye’de Hükûmet Sistemi Tartışmaları ve Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sisteminde Yasama ve Yürütme Organları Arasındaki İlişkiler, Güncellenmiş ve Gözden Geçirilmiş 2. Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 31/08/2022, ss. 578-588.
